Antep Fıstığı
https://www.gaziantepmutfagi.org
Mineral ve vitaminlerle adeta sıkıştırılmış besin hapı olan Antep fıstığı, içerdiği fosfor ve demirle çocuklarda zeka gelişimine katkı yapıyor.
Evliya Çelebi’nin dediği gibi Gaziantep dünyanın gözbebeği ise,
fıstık da kuşkusuz ‘Ayıntab-ı Antep’ yani Antep’in gözbebeğidir. Fıstık, Gaziantep’in alâmet-i farikası gibidir. Fıstığın olmadığı sofra yok gibidir. Tatlıdan tuzluya pek çok Antep lezzeti, tadını
fıstıktan alır. Antep sofrasında zümrüt gibi parıldayan
fıstık bir anlamda kentin hazinesidir.
Sofralara kattığı zengin lezzetin yanı sıra önemli bir gelir kaynağıdır. Bu yüzden yeşil altın olarak da anılır. Güzeller güzeli
fıstık ağacı ise altın ağacı yakıştırmasını alır. Gerçekten de Antep fıstığının kent ekonomisine katkısı büyüktür. Damaklara kattığı lezzetin değeri ise bambaşkadır. Parayla pulla, altınla zümrütle ölçülemeyecek kadar eşsizdir. Fıstık ağacı yoksul koşullara ve kurağa dayanıklıdır, başka türlü tarıma elverişli olmayan eğimli arazide yetişir, özel sulama istemez. Bir anlamda yoktan var eder, yoksulluktan zenginlik yaratır.
Tem
muz sonuna doğru Gaziantep’te
fıstık telaşı başlar. Baklavada kullanılacak henüz kabukları yeni pembeleşen ve boz
fıstık adı verilen ilk ürünler özenle toplanır. Bu fıstığın alıcıları genellikle
fıstık bahçelerini önceden kapatır, malı yerinde alır. Çarpıcı yeşil renkli
fıstık içi Antep
baklavasının en önemli malzemesidir.
Bu eşsiz lezzetin bir de efsanesi vardır. Söylenceye göre, bir zamanlar, bir bahar günü, iki kız kardeş bahçede çalışıyor, tohum atıyor, çapa yapıyormuş. Birden yanlarında nereden geldiği belli olmayan yaşlı bir adam bitivermiş. Yaşlı adam aç olduğunu söyleyip büyük kızdan yiyecek dilenmiş. Kız da bir parça ekmekle kuru
soğan verip, ihtiyarı uğurlamış. İhtiyar, ‘‘ektiğini biçesin’’ deyip uzaklaşmış. Bir süre sonra tekrar ortaya çıkmış, küçük kızdan da yiyecek istemiş. Küçük kız ise ihtiyarı elinden geldiğince ağırlayarak yaptığı helvayı ikram etmiş. İhtiyar ona da ‘‘ektiğini biç’’ deyip uzaklaşmış. Aradan zaman geçmiş, büyük kızın ektiği tohumlar acı
biber olmuş,
soğan gibi kızarmış. Küçük kızın tohumlarından ise
fıstık ağacı boy vermiş. O günden bugüne Antepliler; ne ekmek-
soğan gibi acı
biberden, ne de helva misali tatlı
fıstıktan vazgeçmişler
Fotoğraf "Göksen" tarafından gönderildi. 17.08.2015