Artvin'in Bilinmeyen Yüzü
Erzurum'dan Artvin'e dik yamaçlı Çoruh vadisinden sıkıntılı ve zor bir yolculukla ulaştık. Şehir girişindeki 24500'li şehir nüfusu bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadar mücadeleyle geldik, büyük umutlar besledik.
Şehir yeşil varyantlardan oluşan 2 cadde üzerine kurulmuş. Tipik Karadeniz iklimi yaşanıyor. Düz bir nokta yok. Dağlar arasında olduğu için fazla gelişemiyor ve göç veriyor. Neyse mutlaka bir Türk beldesi olarak kendine özgü
yemekleri vardır.
Tabi ki öncelikle yöre
yemeklerini merak ediyoruz. Bunu benzinlikteki pompacıya sorduk, "buranın pek kendine özgü bir şeyi yok, aslında
yemek değil burada hiç bir şey yok" dedi. Erkek adam anlamaz bir bayana sormak gerek diye düşündük. Bir markette çalışan hanıma sorduk, O da aynı şeyleri söyledi. Bizim bildiğimiz insan memleketini kayırır, yere göğe sığdıramaz. Oysa Artvinli bütün gerçekliğiyle doğruyu söylüyor "burada hiç bir şey yok"
Şehri gezdikçe araştırdıkça, kendi kendilerine haksızlık yaptıklarını anladım. Yöreye özgü
yemek az sayıda da olsa var, ama yöre halkı, kendi lezzetlerine nedense itibar etmiyor. Esnaf bir hanımla görüştüm "puçiko adında bir
yemek var ancak hiç yemedim, kurutulmuş yeşil
fasulyeden yapıldığını biliyorum" dedi. Artvin'in kendine özgü bir
domates türü olduğu ve bundan da bol
soğanlı adını hatırlayamadığı bir
yemek yapıldığını söyledi. Üstelik bu
domates, doğal usullerle üretildiği için sağlıklı ve lezizmiş. Ne yazık ki bunun da değerinin farkında değiller. Ayrıca Karadeniz'in bilinen
yemekleri
yoğurtlu siron,
cevizli siron, mıhlama, tatlı erişte gibi tariflerin Artvin yorumları var, mutfak daha çok tereyağı ve
süt ürünleri,
mısır unu, un gibi malzemelerin
yemeklerinden oluşuyor. Birkaç Karadeniz ilinde yapılan
incir dolması burada da biliniyor ve çok seviliyor. Kızılcık şerbeti de özgün.
Her zaman söylediğim gibi, mutfağı oluşturan unsurlar, yörenin şartlarına göre değişir. Dağların arasında az topraklı Artvin'in çok fazla çeşitli ürün yetiştirme imkânı yok. H
ayvansal ürünler bu yörenin en güzel besin kaynağı. Bilinenlerin aksine bol yağlı et tüketen Artvinliler 90-100 yaşına kadar sağlıkla yaşıyorlar. İçlerinde hayatları boyunca doktor yüzü görmemiş ihtiyarlar var.
Belki de gelişmiş h
ayvancılığa bağlı olarak Artvin'in yüksek yaylalarında Türk usulü boğa güreşleri yapılıyor. Bu müsabakalarda boğa, boğa ile güreştiriliyor, ölümüne dövüş söz konusu değil. İspanyol usulü boğa güreşi yapmak istenmiş, h
ayvan sahipleri buna izin vermemiş.
Memleketimizde neler oluyor ve biz pek azıyla ilgilenebiliyoruz. Bunlardan birisi de
zeytinyağı. Yolda gelirken gördüğümüz
zeytinlik bölgesinde gerçekten
zeytin üretiliyormuş, bizim bilmiyor olmamız Yusufeli Zeytinyağının ödül aldığı gerçeğini değiştirmiyor. Bu gerçekten habersiz olmak, bu işlerle uğraşan beni, bir hayli utandırdı. Ben de bilmiş bilmiş Karadeniz halkı
zeytinyağını tanımaz diyordum. Geçen sene düzenlenen yarışmada yörenin
zeytinyağı, dünyanın en kaliteli
zeytinyağı seçilmiş. Ne mutlu Artvinli ye.
Bu vatan parçasının en önemli sorunu nüfus kaybı. Sürekli büyük şehirlere göç veriyor. Aslında düşünüldüğünde kalkınması için pek çok sebep varken, neden insanlar kaçıyor. Aklıma hemen Nasrettin Hoca'nın "un var, şeker var, yağ var, helva yapacak yok" lafı geliyor. Sadece
domates ve
zeytinyağıyla bile bu bölge kalkınabilir, üstelik bir sınır kenti olarak nüfusun daha k
alabalık olması gerekmez mi?
Artvin'den giden gidiyor, kalan da hayatından memnun değil, oysa yeşillikler arasında kurulmuş Artvin, o kadar huzurlu görünüyor ki, demek ki sadece huzur yetmiyor.